Uzman Makaleleri

Psikolojinin Bedene Yansımsaı - Bedensel Belirti Bozukluğu

Psikolojinin Bedene Yansıması: Bedensel Belirti Bozuklukları

Bedensel belirti bozuklukları veya bir diğer adlandırılışı ile somatoform bozukluklar herhangi bir tıbbi karşılığı olmamasına rağmen bedensel belirtilerle veya kişinin sağlığı ile ilgili aşırı bir uğraş içerisinde olmasıdır. Bu bozukluklar, bedensel belirti bozukluğu (somatizasyon), hastalık kaygısı bozukluğu (hipokondriyazis), dönüştürme bozukluğu (konversiyon) ve yapay bozukluk gibi sınıflandırmalar içeren geniş bir çeşitliliğe sahiptir. Bedensel belirtilere veya hasta olmaya dair düşünceler bireylerin gerek kişilerarası ilişkilerine gerekse gündelik yaşantıdaki ve mesleki hayatındaki işleyişine zarar verebileceğinden rahatsızlık verici olabilmektedir.

Psikolojik bir bütünlüğün sağlanabilmesi ve iyi oluş halinin sürdürülebilmesi beden, düşünce ve duygular arasındaki uyum ile ilişkilidir. Gündelik yaşantıda kullanılan “sevinci kursağında kalmak, burnundan solumak, kan beynine sıçramak, beti benzi atmak, boğazı düğümlenmek, yüreği ağzına gelmek” gibi deyimler aslında öfke, üzüntü, korku gibi duyguların beden aracılığı ile yaşandığını göstermektedir. Zaman zaman kişide ifade edilemeyen duygular, birtakım çözümlenmemiş içsel çatışmalar ve bedensel duyumların abartılı algılanması bedende dil bularak dışa vurulabilmektedir. Bedende dil bulmaktan kastedilen durum, kişinin birtakım belirtilerden muzdarip olması ve bu belirtilerin doktor değerlendirmesi sonucunda fizyolojik bir temelinin bulunmamasıdır. Bir diğer deyişle bedensel belirti bozuklukları yaşayan bireylerin bedenlerinde gerçekten de yakındıkları belirtiler mevcuttur ancak tıbbi olarak bu durumun doğrulanacağı bir kanıt bulunmamaktadır.

Örneğin, kronik bir şekilde baş ağrısı şikâyetinin beyin tümörü ile ilişkili olduğunu düşünerek doktora başvuran ve uygulanan beyin görüntüleme tetkiklerinde herhangi bir soruna rastlanmayan bir kişi geçici süreliğine rahatlama yaşayabilir. Ancak üzerinden kısa bir zaman geçtikten sonra kendisinde beyin tümörü olduğuna dair endişeleri tekrarlar ve bu endişelerini gidermek adına doktor doktor gezerek görüş alabilmektedir. Bedensel belirti bozukluklarında kişi sözel olarak “kendimi üzgün hissediyorum o nedenle biraz desteğe ihtiyacım var.” demez de bu ihtiyacının karşılanması için “başım ağrıyor” diyebilir. Bir başka örnek ise eşi ile sıklıkla tartışan bir kadının kendisini işittiği incitici sözlerden korumak için bayılması ve bu bayılmaların nörolojik bir bulguyla açıklanamaması olabilir. Yaşanan durumun psikolojik kökenli olması zaman zaman kişi tarafından kabullenmesi güç olabileceğinden bireyler doktor tarafından konulması beklenen somut bir tanı ihtiyacı içine girebilmektedirler. Böylece hem bastırılan duygulara ses vermenin veya bu duygularla yüzleşmenin beraberinde getireceği acıdan kaçınmaktadırlar hem de çevrelerinden gördükleri ilgi ile ikincil bir kazanç geliştirebilmektedirler. Çünkü maalesef bazı kültürlerde genelde duygusal ihtiyaçlara pek fazla kulak asılmazken, durum fiziksel/bedensel sağlık haline dönüştüğünde çevreden beklenen ihtiyaçlar giderilebilmektedir. Bundan dolayı da bedenselleştirme kişi tarafından bir baş etme stratejisi olarak kullanılmaktadır.

Bedensel Belirti Bozuklukları Hangi Şekillerde Görülebilir?

Bedensel belirti bozuklukları çeşitli türlerde ortaya çıkabilmektedir. Bunlardan ilki ağrı, bitkinlik yorgunluk gibi bedensel belirtilerle karakterize olan bedensel belirti bozukluğudur. Kişiler belirtilerin önemi ile orantısız düzeyde yoğun bir kaygı duymaktadırlar ve zihinleri sürekli bu belirtiler ile meşguldür. Bu bireyler farklı doktor ziyaretlerinde herhangi bir problem yaşanmadığı kanıtlansa dahi endişe düzeyleri azalmamaktadır. Bir diğer tür ise kişinin kanser gibi ağır bir hastalığı olduğuna ve olacağına yönelik endişe ile kendini gösteren hastalık kaygısı bozukluğudur. Hastalık kaygısı bozukluğunda kişi hastalık semptomları için sık sık beden taraması yapma veya bir hastalık tanısı alabileceğinden dolayı hastaneden kaçınma gibi aşırılaşan sağlık davranışları gösterebilmektedir. Bu bozuklukta, kişiler genel olarak bedensel bir belirtiden yakınmazlar. Bedensel belirti olması durumunda ise (Örneğin; ani kalkınca yaşanan baş dönmesi, geçici kulak çınlaması vb.) bu belirtiler genelde herhangi bir hastalığın işareti olmamaktadır. Bedensel belirti bozuklukları kapsamında olan bir başka bozukluk ise dönüştürme bozukluğu (konversiyon) olarak geçmektedir. Bu bozukluk bayılma, görmeme, çift görme, kol veya bacaklarda hissizlik, konuşmada bozulmalar, yürüme bozuklukları gibi belirtilerle seyretmektedir. Ancak bu belirtiler nörolojik veya başka bir tıp durumu ile açıklanamamaktadır. Bir başka tür olan yapay bozuklukta ise kişiler kendilerinde veya bir başkalarında (çocukları gibi) istemli bir şekilde tıbbi veya ruhsal bozukluk belirtisi oluşturmaktadır. Kişi kendisini veya bir başkasını iş göremez, hasta veya yaralı göstermektedir ve bu kişiler için hastaneye yatış bir yaşam biçimi haline gelmiştir.

Bedensel Belirti Bozukluklarında Ne Zaman Destek Alınmalı?

Bireyler genelde ilk aşamada psikolog veya psikiyatriste başvuru yapmazlar. Bunun yerine aile hekimliği, dâhili hastalıklar, nöroloji uzmanları gibi birçok farklı branşın uzmanlarına gitmişlerdir ve genelde bu doktorlar tarafından psikiyatri servisine yönlendirmeleri yapılmaktadır. Öncelikle kişi tarafından tarif edilen belirtilerin fizyolojik temelli olup olmadığının belirlenebilmesi açısından şikâyet ile ilişkili bir tıp doktoru görüşü alınması gerekmektedir. Yapılan tetkikler sonucunda herhangi bir problemin saptanmaması söz konusu ise ruh sağlığı profesyonellerine başvurmak uygun olacaktır.  Eğer ki bu durum kişinin işlevselliğinde bozulmalara yol açıyorsa ve altı aydan uzun süreli mevcut ise o zaman bedensel belirti bozuklukları kapsamında değerlendirilmektedir.

Bedensel Belirti Bozuklukları Tedavisi

Bedensel belirti bozukluklarının tedavisinde bilişsel davranışçı terapinin etkili olduğu bilinmektedir. Bunun yanı sıra, kişinin kaygı düzeyine göre veya eşlik eden depresyonun olup olmamasına bağlı olarak bazı durumlarda hem psikoterapi hem de psikofarmakolojik tedavi birlikte yürütülebilmektedir. Bu doğrultuda, öncelikle tek bir doktor tarafından sadece rutin kontrollere gidilmesi yönünde davranışçı müdahaleler; daha sonra ise bilişsel düzeyde bireylerin hasta olmaya karşı geliştirdikleri ve hissedilen belirtilere yönelik düşünceler ve inançlar ele alınmaktadır.

Uzman Bilgisi

  • Üniversite :
  • Uzmanlık :

Yazıları

Videoları

Podcastler

Güncel Psikoloji Yayınlarımız

Yardıma ihtiyacınız var mı? Size ulaşalım.