Üniversite Sınavlarında Anne Babanın Tutumu
Üniversite sınavları, ülkemizde giderek hem gençlerin, hem de anne babaların korkulu rüyası haline geldi. Bütün umutlarını bu sınavlara bağlayan pek çok kişi, sınav öncesi ve sonrasında, ciddi bir stres ortamına giriyor. Haklılar. Yani nedensiz bir stres değil bu. Sınav zamanı psikiyatrlara akın akın gelir çocuklar. Umutları vardır ama güvenleri yoktur. Aynı dönemde anne babalar da başvururlar bize. Çocuklarına daha faydalı olabilmenin yollarını ararlar.
Anne baba olmak zor zanaat. İyi anne baba, çocuğunun her zaman yanındadır. İyi günde, kötü günde. Yine iyi anne babalar, çocuklarını tanımaya çalışır. Onların kişilik yapılarını, zaaflarını, zihinsel kapasitelerini, güçlerini, zayıflıklarını, korkularını, umutlarını bilirler. Onları hemen yargılamaz, cezalandırmaz, her lafı nasihat ederek bitirmezler. Çocuklarının kendilerinden farklı insanlar olduğunu anlar, kendi umutlarını onlarda gerçekleştirmek yerine, çocukların ne istediğini anlamaya çalışırlar. Gençlere sürekli “çalış” demek yerine, onlarla konuşmayı, daha çok da dinlemeyi tercih ederler. Asıl olanın onları başarı ve başarısızlıkları ile kabul etmek olduğunu bilir, sevgi ve şefkatlerini esirgemezler.
O sınava giren her çocuk, başarılı olmak ister. Ancak kimi başarılı olmakta kararlıdır, kimi sadece ister ve bunu gerçekleştirecek ne gücü, ne de motivasyonu vardır. Kimini dersin başından kaldıramazken, kimini de oturtamazsınız.
Çok çalışan her öğrenci sınavı kazanamaz. Çok çalışmayanların başarılı olamayacağı da kesin değildir. Bir öğrencinin bir saatte öğrendiği dersi, bir başkası on saatte öğrenebilir. Anne babalar bilmezler bunu. Onlara göre bütün çocuklar zekidir, yeteneklidir, bütün sorun yeteri kadar çalışmamaktadır.
Anne babalar, genellikle onlara itaat eden, her dediklerini yapan, isyan etmeyen ve çok çalışkan, çok başarılı çocuklar isterler. Ders başarısını, hayat başarısı olarak kabul ederler… Hâlbuki ikisi ayrı şeylerdir. İnsanların hayatta başarılı olabilmeleri için öncelikle sosyal, girişken, konuşkan, güvenli, gelecekten umutlu ve karşısına çıkan engellerden kaçmayan, onlarla mücadele etmekten korkmayan, gereğinde ağlamayı da gülmeyi de, yenmeyi de yenilmeyi de bilen kişiler olması gerekir. En önemlisi de o kişinin umutlarıdır. Çünkü insan, umutları olduğu sürece vardır.
İşte anne babalar, çocuklarında bu umutları kırmamalı, aksine olabildiğince yeşertmelidirler. Çocuğun bütün hayatı, geleceği, bu sınavdaki başarısı ile ölçülmemelidir. Özellikle bizim ülkemizin koşulları göz önüne alındığında, bunun böyle olmadığını, anne babalar çocuklarından daha iyi biliyorlar.
Her yıl milyonlarca genç bu sınava giriyor. Bunların beşte biri bile, istediği üniversiteye giremiyor. Girenlerin hepsi mezun olamıyor. Mezun olanların çoğu da istediği gibi bir iş bulamıyor. Yani bu sınavı kazanmak da, kazanmamak da her şeyin sonu değildir. Bu gerçeği, öncelikle anne babaların bilmesinde yarar var. Çünkü hayatı henüz yeterince tanımayan gençler, bu yanlışa düşebiliyorlar.
Eğer çocuklarımızın daha başarılı, daha mutlu ve umutlu gençler olmasını istiyorsak, sadece sınav dönemlerinde değil, her zaman onlara destek olmalı, güler yüz ve şefkat göstermeli, sık sık onlarla sohbet etmeli, değişik konularda konuşup, onlarla birlikte gülmeliyiz. Gülmek, iki insan arasında kurulabilen en yakın, en kaliteli ve duygusal ilişki biçimidir. Bir genç anne babası ile aynı şeylere gülebiliyorsa, aralarında tam bir paylaşım var demektir.
Çocuklarımızı en çok rahatsız eden ve bizlerden uzaklaştıran şey, onlara yapılan nasihat ve eleştirilerdir. Anne babalar da, kendi gençlik ve çocukluk dönemlerinde, aynı şeylerden rahatsızlık duyduklarını unutmamalıdır. Çocuklarımıza kendi gençlik ve çocukluk anılarımızı anlatabilir, bun anıları onlarla paylaşabiliriz. Ancak ne kendimizi ne de başkalarını, çocuklarımıza örnek olarak göstermemeliyiz.
Çocuklarımızdan ne beklediğimiz de, onların gelişiminde önemli bir yer tutar. Ulaşamayacakları kadar yüksek beklentiler, onları sıkıntıya sokar. Güven duygularını zedeler. Bunun tersi de, yani onları küçümsemek, aşağılamak, onlara güvenmemek de, benzer sonuçlar doğurur. Böyle gençler, sadece başarısız olmakla kalmaz, ömür boyu yenilmişliğin getirdiği mutsuzluğu içlerinde taşırlar.
Bir gencin nasıl bir ortamda, ne tür anne babalar tarafından yetiştirildiği, onların kaderinde derin izler bırakır. İnsan sevildikçe sevmeyi, sayıldıkça saymayı, dövüldükçe dövmeyi, kırıldıkça kırmayı öğrenir. İşte bu nedenle, çocuklarımız gelecekte nasıl insanlar olsun istiyorsak, biz, şimdi, onlara öyle davranalım. Mutsuz ortamlardan, mutlu çocukların çıkmasını beklemeyelim. Başarı da, başarısızlık da, mutluluk da mutsuzluk da daha çocuk yaşta deneyerek öğrenilen duygulardır. Ve gelecekte, en iyi öğrendiğimiz duyguların peşine düşeriz.
Hayatta her zaman mutlu olmak için de mutsuz olmak için de sebepler vardır. Bütün mesele hangisini arayacağımızdır.
Uzman Bilgisi
Dr. Gülseren BUDAYICIOĞLU
Merkez Başkanı, Psikiyatrist
- Üniversite : Ankara Üniversitesi, Tıp Fakültesi
- Uzmanlık : Hacettepe Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Psikiyatri Uzmanlık Eğitimi
Yazıları
Bir Mobbing Trajedisi
Mobbing’in sözcük anlamı, psikolojik şiddet, baskı veya taciz olarak tanımlanabilir. Özellikle hiyerarşik bir yapılaşmanın olduğu yerlerde, güçlünün altta kalanlara baskı yapması veya onu çeşitli yollarla taciz etmesidir.
Ruhsal Sorunlar Beden Sağlığımızı Bozuyor
Bilim insanları tarafından yapılan araştırmalar, ruhsal sorunların, bunlara bağlı olarak yaşanan sıkıntıların, bir süre sonra bedende ciddi hastalıklara yol açabildiğini söylüyor.
Yaşamdaki Rol Dağılımı: Sevilmeyenler
Anneleri tarafından bir türlü benimsenmeyen, sevilmeyen, içten içe reddedilen çocuklar vardır. Tırmanır dururlar annelerine, beni sev, bana sahip çık, benimle ilgilen diye. O tırmandıkça anne iter, anne ittikçe çocuk daha fazla yapışır anneye.
Kendini Sevmek
İnsanın kendisini sevmesi ve beğenmesi aslında çok zordur çünkü içimizdeki canavar doymak bilmez. Üçünü yapsak beşini daha ister. İnsanın doğası böyle ama böyle olmasaydı, hepimiz el el üstünde otururduk.
Ekonomik Krizin İnsan Ruhuna Yansımaları
Ülkemiz insanı yıllardır krizlerle iç içe yaşıyor. Yani zaten hiç düze çıkamadı. Her 8-10 yılda bir ortaya çıkan ekonomik krizler, doğal afetler, terör, ayyuka çıkan yolsuzluklar ve ülkemizin çevresini saran savaşlar…
Evlilik, Orta Yaş, Yalan
Genellikle bütün erkekler evlilikten önce korkar. Avın avcıdan kaçtığı gibi kaçarlar. Avcıya yakalanmaktan korkarlar. Bir süre kızları koca avcısı gibi görürler. Genç yaşlarda, henüz evlilik çağı gelmeden çok önce yoktur böyle korkuları.
Hep Aynı Rol
Doğduğumuz an başlar hayattaki rolümüz. Anneler, Babalar veya çok yakınlarımız tarafından bize verilen bu ilk rol, öyle bir yapışır ki üzerimize, filmler değişse, senaryolar başka türlü yazılsa da biz yaşadığımız sürece asla terketmeyiz o rolü.
İhanet
İhanet belki de dünya da insanoğlunun yaşayabileceği en büyük acılardan biridir. Hatta şairler, şiir ve şarkılarda, ayrılık ve ihanetle ölümü kıyaslarsanız buna kızar, ihanetin her zaman insana ölümden bile daha büyük bir acı verdiğini söylerler.
Koca Bir Ülkenin Kendini Arayan İnsanları
Kendimi bildim bileli meraklı biriyimdir. Çocukluğumda da öyleydim. Okula başladığım günü hiç unutmuyorum. İki tarafımdan sarkan örgülü saçlarıma beyaz kurdeleler bağlamıştı annem.
Ölüp Gitmenin Sırası mıydı Yani?
Ülkemizi hep koca bir aile olarak düşünmüşümdür. Her ülke aile değildir ama bizim ülkemiz Türkiye Cumhuriyetinin kurulduğu günden beri hep koca bir aile olmuştur.
Üniversite Sınavlarında Anne Babanın Tutumu
Üniversite sınavları, ülkemizde giderek hem gençlerin, hem de anne babaların korkulu rüyası haline geldi. Bütün umutlarını bu sınavlara bağlayan pek çok kişi, sınav öncesi ve sonrasında, ciddi bir stres ortamına giriyor. Haklılar. Yani nedensiz bir stres değil bu. Sınav zamanı psikiyatrlara akın akın gelir çocuklar. Umutları vardır ama güvenleri yoktur. Aynı dönemde anne babalar da …
Aldatılma Ve Terk Edilme
Aldatma ve terk etme psikiyatrist olarak çalışmaya başladığım ilk yıllarda, yani bundan 25-30 yıl kadar önce (aslında artık geçmiş yıllardan söz ederken böyle kocaman sayılardan bahsetmek kadın olarak hiç hoşuma gitmiyor ama maalesef gerçek bu) sadece aldatılan kadınları dinlerdim.
Videoları
Güncel Psikoloji Yayınlarımız
Trikotillomani Nedir?
Trikotillomani halk dilinde saç koparma hastalığı olarak bilinmektedir ve tanı kitaplarında obsesif kompulsif bozuklukları …
Psikoz Nedir?
Psikoz kelimesi Yunanca psyche(ruh, zihin) ve osis(anormal veya hastalıklı) kelimelerinin birleşmesiyle türetilmiş bir …
Şizotipal Kişilik Bozukluğu
Şizotipal kişilik bozukluğu tipik, karakteristik bir bozukluk mudur yoksa arada kalmış bir ifade midir?
Evlilikte Sağlıklı Tartışma
Evlilikte Sorun Çözme Yolları – Sağlıklı Tartışma Nasıl Olmalıdır? Evlilik iki farklı bireyin kişilik özelliklerinin, …
Duygusal İhmal’in Duygusu: Boşluk
Çocukluk döneminde bireylerin maruz kaldığı travmalar, kişilerin yaşamında derin izler bırakabilmektedir. Yaşanan …
Empati: Başkalarını Anlama Ve Empatik Bağlantı Kurma Sanatı
Empati kavramından Türk Dil Kurumu’nun web sitesinde duygudaşlık olarak kısaca bahsedilmektedir, psikolojiyle ilgili …
Maskeli Depresyon Nedir?
Maskeli depresyon, diğer adıyla gizli veya gülümseyen depresyon olarak da karşımıza çıkmaktadır. Maskeli depresyon, …
Kumar Bağımlılığı Ve Tedavisi
Kumar oynama bozukluğu kişinin bireysel, ailevi veya mesleki işlevselliğini bozacak şekilde kumar oynama davranışının …
Depresyon Nedir ve Depresyon Yaşayan Kişiyi Anlamak
Depresyon; bireylerin kendini mutsuz, karamsar, değersiz, suçlu ve umutsuz hissettiği psikiyatrik bir bozukluktur. Beraberinde …