
Evlilikte Sağlıklı Tartışma
Evlilikte Sorun Çözme Yolları – Sağlıklı Tartışma Nasıl Olmalıdır?
Evlilik iki farklı bireyin kişilik özelliklerinin, kültürünün, görüş açılarının farklılığının, değer ve inançlarının ve sosyal yaşantılarının bir araya gelerek oluşturdukları yapıdır. Kişiler bu yapı üzerinden kendilerini yeniden tanımaya başlarlar. Bu süreçte uyum ve adaptasyon en temel özelliklerdendir. Her bireyin kendine özgü bu özelliklere uyum sağlamaya çalışmasını düşünürsek, eşler arası çatışmanın doğal bir sonuç olduğunu söyleyebiliriz. Kişilerin bugüne kadar içselleştirdikleri bazı değer, davranış ve düşünce kalıpları olduğu için bunları evlilikte de sürdürmeye çalışacaklardır. Bu karmaşık yapı içerisinde sorunların yaşanması da kaçınılmaz olacaktır. Fakat burada dikkat edilmesi gereken asıl nokta bizlerin bu yapı içerisindeki sorun çözme becerilerimiz olmalıdır.
Yaşamın bir gerçeği olarak eşler arası iletişim, sorun çözme becerilerinde en önemli faktördür. Bu yüzden aile terapilerinde en çok ele alınan konu iletişim olmuştur. Çünkü sağlıksız bir beraberlikte iletişim ve etkileşim yetersiz, eksik ya da kusurlu bulunmaktadır. İletişim ile beraber sorun çözme becerileri etkin bir şekilde kullanıldığında ise evlilik olumlu yönde etkilenecektir. Çünkü eşlerin karşılıklı birbirlerini anlaması ilişkide mutluluğu, doyumu ve uyumu, birlikte gelişimi beraberinde getirir. Eşimizle görüş ayrılığı yaşayıp tartışmamız her zaman bir sorunun varlığına işaret etmez. Aslında bu tartışmalar ya da sorunlar doğru iletişim kanalları ile ilişkinin gelişmesine bile katkıda bulunabilir.
Bizler de çift terapilerinde aslında sorunun ortadan kalkmasına odaklanmak yerine farklı sorunlar ve çatışmalarla nasıl baş edilebileceğine odaklanırız. Yani tartışmaların bitmesini veya sorunların ortadan kalkmasını beklemek yerine olabilecek herhangi bir iletişim problemini çözüme kavuşturmak aynı zamanda anlaşmazlığı nasıl yapıcı bir şekilde sonlandırabilmeye odaklanmak daha çok önem arz etmektedir.
İlişkilerde Sağlıklı İletişim Nasıl Olmalıdır?
- İlişkilerimizde sorunlar, anlaşmazlıklar olabilir. Bunları görmezden gelmek sonrasında daha büyük problemlere yol açabilmektedir. Çözüm, ancak bir sorunun varlığından haberdar olunduğunda ve çiftler arasında paylaşıldığında gerçekleşebilir. Tarafların ilişkideki sorunları net bir şekilde görmesi ve varlığını kabul etmesi, sorunu tanımlamaya, çözüm için alternatifler üretmeye yardımcı olacaktır. Tüm insanların iyi veya kötü, siyah veya beyaz yanlarının olduğunu bu yüzden hepimizin kusurlu olabileceğini unutmadan sorunlarımızı çözmeye odaklanmalıyız.
- İlişkide partnerimizle aynı takımda, aynı tarafta olduğumuzu unutmamak gerekir. Çoğu araştırmaya göre eşler sorun çözme becerilerinde kendilerini “yarışmacı” gibi görürler. Eğer bir tarafın kazancının ve kaybının ortak olduğunu yok sayarsak, sorun yerine haklı- haksız davasına düşersek hep birlikte kaybederiz. Bireysel çıkarlarımıza yönelmek yerine ortada var olan sorunumuza odaklanırsak işler kolaylaşır ve iki tarafta kazançlı çıkar. Amacınız tartışmadan zaferle çıkmak değil, bir çözüme varmaktır.
- Çiftler genelde kavga ederken karşıdakinin ne söylediğinden daha çok ne cevap vereceğini düşünmekle tartışma yürütür. Buda tartışma sırasında gerilimi arttıran bir durumdur. Çünkü partnerinizin kendini ifade etme alanını çiğneyerek ne dediğini anlamaya veya duymaya çaba göstermeden cevap vermenize yol açar. Bu durumda da partnerinizin söylediklerini eksik ya da yanlış anlayabilir ve böylelikle yeni bir tartışma konusu yaratabilirsiniz. Oysa sağlıklı bir iletişim ya da tartışmada partnerimizin konuşmasının bitmesini beklemek ve onun duygu düşüncelerini anlamaya çalışmak esastır. Bu ona saygı duyduğumuzu, uzlaşmak istediğimizi ve daha da önemlisi onu dinlediğimizi, anlamaya çalıştığımızı ve bizler için bunun değerli olduğunu gösterecektir.
- Çiftlerin genelde haklı çıkma arzusu ile herhangi bir konudan kaynaklı başlayan tartışma genelinde veya geçmişinde yaşadığı benzer şikâyetlerden referans alınarak sürdürülmesi tartışmanın çözümünü zorlaştırır. Bunun yerine bir sorunu çözüme kavuşturmak istiyorsak tek bir şey hedef alınmalı ve o anki sorun çözmeye odaklanılmalıdır. Yani her şey adım adım tek tek çözüme gitmelidir.
- Klişe ama bir o kadar da unutulan altın kural; “Sen” dili yerine “ben” dili kullanmak. Yani partnerimizi sen dili ile suçlamak, eleştirmek yerine ona yaşanan olayın bize nasıl hissettirdiğini söylemek onun bizi daha iyi anlamasına ve olası çatışmaların daha yaşanmadan önlenmesine fırsat tanır. Yargılar ortaya koymaktansa kendi hislerimizi anlatmaya yardımcı olur. Söylediklerimizde her ne kadar derdimiz kendimizi anlatmak olsa da ben dili sayesinde karşı tarafa bizi anlaması ve kendi açısından durumu anlatması için olanak sağlamış oluyoruz. Örneğin “her yemek yediğinde bulaşıkları ortada bırakıyorsun” yargılayıcı bir cümle iken “yemekten sonraki bulaşıklarını ortada bırakman beni çok huzursuz ediyor” cümlesi suçlama ya da yargıdan uzak tamamen kendi duygumuza ait bir cümledir. Olası bir tartışmanın ya da savunmanın da önüne geçer.
- Sağlıklı bir tartışmanın asıl kuralı, kişiliği değil davranışı eleştirmekten geçer. İnsanların karakterleri değişmez. Belli bir kültür, büyüme doğası, yetiştiren aile, belli bir geçmişe sahip bir bütündür kişilik. Davranış kalıpları ise değiştirilebilir. Bu yüzden karakteristik olarak kötü yanlarımızın altının çizilmesi incitmekten, öfkelendirmekten başka bir işe yaramaz.
Uzman Bilgisi
Psk. Nida DAL İDİKUT
Klinik Psikolog
- Üniversite : Bilkent Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Psikoloji Bölümü
- Uzmanlık : Bournemouth Üniversitesi, İnsani Bilimler Enstitüsü (Şeref öğrencisi)
Yazıları

Kırmızı Elma
Adem’le Havva’nın kırmızı elmayı dalından koparıp yemesinden beri, yüzyıllardır insanoğlu kendine konulan yasak duygularla boğuşuyor. Freud’a göre yetişkinlik döneminde bilinçdışı, bilinçli zihni tehdit eden ve bastırılması gereken duyguların saklandığı bir kutu gibidir.

Evlilikte Sağlıklı Tartışma
Evlilikte Sorun Çözme Yolları – Sağlıklı Tartışma Nasıl Olmalıdır? Evlilik iki farklı bireyin kişilik özelliklerinin, kültürünün, görüş açılarının farklılığının, değer ve inançlarının ve sosyal yaşantılarının bir araya gelerek oluşturdukları yapıdır. Kişiler bu yapı üzerinden kendilerini yeniden tanımaya başlarlar. Bu süreçte uyum ve adaptasyon en temel özelliklerdendir. Her bireyin kendine özgü bu özelliklere uyum sağlamaya çalışmasını …

Obsesif Kompulsif Bozukluğu Anlamak ve Yönetmek
Takıntılar ve Zorlayıcı Düşünceler: Obsesif Kompulsif Bozukluğu Anlamak ve Yönetmek Dönemsel olarak bazı düşünce ve davranışlarımızdan dolayı takıntılı yani obsesif olduğumuzu düşündüğümüz anlar olmuştur.

Duygudurum Bozukluğu Nedir? Nasıl Anlaşılır?
Ruh hallerimiz duygularımızla ne kadar örtüşüyor değil mi? Bizi her gün etkiliyorlar. Bazen üzgün, kederliyiz, bazen ise mutluyuz. Hatta aynı gün içinde ani değişimle üzgün ve mutlu bile olabiliriz. Çünkü her insan hayatında duyguların inişli çıkışlı zamanları olur en çokta dış etmenlerden dolayı. Bu durumda herkesin günlük rutininde, ani duygu iniş ve çıkışlarının yaşanması belli bir …

Stockholm Sendromu: Celladına Aşık Olmak
İlişkilerde aradığımız şeylerin en başında sevgi, sadakat ve saygı iken bazı durumlarda insanlar kendilerine saygı duymayan, kötü davranışlarda bulunan hatta bazen eziyet eden, fiziksel ya da psikolojik şiddet uygulayan kişilere karşı da olumlu duygu geliştirebiliyorlar.

İlişkilerin Sonucunda Klasikleşmiş Son
İlişkilerin sonucunda klasikleşmiş son : “Neden hep aynı tip insanları buluyorum ki” . Kadere bakın. Sanki insanlar değişiyor ama yaşananlar, sonlar tüm senaryo aynı, bir türlü mutluluğu, gerçek aşkı bulamıyorsunuz. Sanki bir kısır döngü gibi. Tesadüfen mi bu insanlar sizi buluyor yoksa mütemadiyen sizmi farkında olmadan o tip insanlara yöneliyorsunuz?

Neden Hep Aynı Senaryo, Hep Aynı Son?
İlişkilerin sonucunda klasikleşmiş son: “Neden hep aynı tip insanları buluyorum ki” . Kadere bakın. Sanki insanlar değişiyor ama yaşananlar, sonlar tüm senaryo aynı, bir türlü mutluluğu, gerçek aşkı bulamıyorsunuz.

Toksik İlişki Nedir ? Belirtileri Nelerdir ?
Zehir Mi? Sevgili mi? Bizler neden bir ilişkiye başlarız. Mutlu olmak, gelişmek, belki de diğer yarımızı bulup sonsuz huzurda yaşamak için. Aslında temel amacımız kendimizi daha iyi hissetmek iken bazı ilişkiler bize tam tersi etki yapar; zarar verir ve kendimizi kötü hissetmemize neden olur.

Evlilikten mi Kendimizden mi Korkar Olduk?
Yapılan araştırmalara göre Türkiye’de son yılda evlenme oranı yüzde on gibi ciddi bir düşüşte. Yıllar önce insanların en büyük hayali evlenip yuva kurmak ve çocuk sahibi olmak iken nasıl oldu da bu kadar evlenmekten korkar olduk.
Güncel Psikoloji Yayınlarımız

Annelik: Görünenin Ötesinde Bir Dönüşüm
Zorlukları, çatışmaları ve dönüşümüyle bir ruhsal yolculuk Annelik, dışarıdan bakıldığında doğal bir süreç …

Ayna Ayna Söyle Bana! Var Mı Benden…
Hepimizin bildiği pamuk prenses masalında cadı kraliçe aynanın karşısına geçer ve sorar: “Ayna ayna söyle bana, …

Kumarın Dijital Yüzü Çevrimiçi Kumar Bağımlılığı Ve Toplum
Kumar bağımlılığı, kumar oynama sebebiyle beynin etkilenmesi sonucu kişinin kumar oynama isteğini kontrol edememesi …

Oedipus Kompleksi Ve Başarı Korkusu
“Büyüyünce annemle/babamla evleneceğim” diyen, ebeveynleri arasındaki yakınlığı kıskanan ve bu yakınlığa …

Uçuş Fobisi (Aerofobi) Nedir ? Vr Gözlük İle Tedavi Nasıl Gerçekleşir?
Uçuş fobisi, literatürde aerofobi olarak tanımlanan, uçma korkusu bulunan kişilerde ciddi kaygı belirtilerine yol …

Kırmızı Elma
Adem’le Havva’nın kırmızı elmayı dalından koparıp yemesinden beri, yüzyıllardır insanoğlu kendine konulan …

Çocuklarda Ayrılık Kaygısı
Çocuklarda ayrılık kaygısı, bir çocuğun bakım veren kişilerden ayrılırken yaşadığı yoğun stres durumu olarak …

Aşk Ne Kadar Mümkün?
Platon’un aşkla ilgili diyaloglardan oluşan “Şölen” kitabında geçen bir tartışmada, Aristophanes şu hikayeyi …

Depresyonun Gelişimi ve Pozitif Bakış Açısı Geliştirme Yolları
Erken yaşantılar kişide kendisi ve dünya ile ilgili bazı temel işlevsel olmayan inançların veya şemaların gelişmesine …