Uzman Makaleleri

NARSİSİZME FARKLI BİR BAKIŞ

Narsisizme Farklı Bir Bakış

Narkissos yüzyıllar sonra kendisinden bu kadar bahsedildiğini bilse çok mutlu olurdu. Bilmeyenler için özetleyecek olursam Yunan mitolojisindeki Narkissos çok yakışıklı ve kendini beğenmiş bir karakter. Herkesi kendine aşık eder, fakat o kimseyi sevemez. Echo ise çok konuşkan bir peri ama Zeus’un eşi Hera tarafından lanetlendiği için sadece karşısındakinin son kelimesini tekrarlar. Echo, bir gün ormanda Narkissos’u görür, ona aşık olur. Ormanda saklanır ve çıkardığı sesleri duyan Narkissos onu bulmaya çalışır. Fakat Echo konuşamadığı için sadece Narkissos’un son kelimelerini tekrarlayabilir. Echo’yu bir türlü bulamayan Narkissos öfkelenir ve okuyla Echo’yu yaralar. Echo bu acıyla günden güne erir ve ölür. Bunun intikamını almak isteyen Nemesis ise Narkissos’u kendine aşık olmakla cezalandırır. Narkissos kendi yansımasını bir gölde görür ve aşık olur. O kadar büyülenir ki bu görüntüden gözünü alamaz. Kimseyi sevemediği kadar kendi görüntüsünü sever ve tıpkı Echo gibi yemeden içmeden kesilir ve ömrünü orada görüntüsünü izleyerek tüketir. Başka kaynaklarda ise kendisine ulaşmak için göle atladığı, yansımasını takip ederek derinliklere dalıp boğulduğu söylenir.

Birkaç sene önce Mordoğan’da mitin geçtiği düşünülen yere büyük umutlarla ve zorluklarla gidip hayal kırıklığına uğradığımı da eklemek isterim. Ben mitin geçtiği yerin de Narkissos kadar büyüleyici ve etkileyici olmasını bekledim nedense. Ama gördüğüm minik bir su birikintisi ve üstünde kullanılmış maskelerin asılı olduğu bir dilek ağacı keyfimi kaçırmıştı. Sanki o kadar çabalayarak gittiysem (ormanın derinliklerinde bir yerdi) sonuç güzel olmalıydı. Bu da bana dair çok şey anlatıyordur eminim diyerek asıl konuya geleyim. Bu yazıda narsisizmin ne olduğundan ve narsistik kişilik bozukluğunu tanımlamaktan mümkün olduğunca kaçınarak (yeterince hatta fazlasıyla kaynak bulabilirsiniz bu konuda) bizim narsistik kişilerle ilgili meselemize dair fikir yürütmek isterim.

İnternette biraz araştırdığınızda narsisizmle ilgili şu başlıklara siz de denk gelmişsinizdir; bir narsisti nasıl tespit edersiniz, ilişkide narsisti tanımanın beş yolu, partneriniz narsistse nasıl kurtulursunuz ya da nasıl baş edersiniz? Eminim bu başlıkları daha da çoğaltabiliriz. Elbette içlerinde çok faydalı olan ve ilişkilerimizi anlamaya katkısı olanlar vardır. Özellikle bu kaynaklardan yararlanıp terapiye başvurmak, kendisini ve ilişkilerini tanımaya, geliştirmeye çalışmak çok değerli bir çaba. Bu içeriklerin çoğalmasında ve çeşitlenmesinde oluşan talebin de etkisi vardır diye düşünüyorum. Öyle ki seanslarda da günlük hayatta da ilişkisel bir konu konuşurken belirtmeden geçemiyoruz: toksik bir ilişkiydi, tam bir narsistti. Sanki çevremizde kimse uzun uzun bizi dinlemeye tahammül edemeyecek gibi (tahammül etmeyenler de olabilir tabii) belki kelimeden tasarruf etmek belki de söylemek istediğimizi hızlıca anlatmak için bu etiketlemelere ihtiyaç duyuyoruz. Ama en önemlisi bu etiketlerle duygudan uzaklaşarak bir ilişkiyi anlatmış oluyoruz. Acaba sadece çok değersiz ve yetersiz hissettiğim için ilişkimi bitirdim demek, bazen ilişkim bitmesin diye istemediğim şeyleri yapmak zorunda kaldım demek ya da en basitinden iyi hissettirmeyen bir şeyler vardı demek bir ilişkiyi bitirmek için yeterli değil mi? Ya da bu duyguları dillendirmek, sesli duymak mı bizi çok zorluyor?

İlişkinin bitmesinin geçerli tek sebebi partnerimizin narsist olması ya da toksik bir ilişki içerisinde olmak mı olmalı? Böyle olunca kimse (kendimiz de) bizde bir suç bulmayacak ve ilişkiyi bitirmeye hakkımız olacak. Hâlbuki yaşadığımız ilişki deneyiminin bizi yeterince memnun ve mutlu etmemesi yeterli değil mi? İlla karşı tarafta bir psikopatoloji mi olmalı? Bu soruların cevapları üzerine düşünmeyi size bırakarak devam ediyorum.

Diyelim ki narsisizmle ilgili sosyal medyada paylaşılan içeriklerin de katkısıyla bu ilişkiden “kurtulduk” fakat sonrasında dikkatimi çeken diğer video başlıklarını paylaşayım: bir narsistin sizi unutmamasını, size geri dönmesini nasıl sağlarsınız? Bir narsisti nasıl etkisiz hale getirirsiniz? Narsistler nasıl kadınları tercih eder? Yani neredeyse bizi manipüle ettiğini düşündüğümüz birini biz manipüle etmeye çalışıp bize geri dönmesini sağlamaya ve intikam almaya çalışıyor gibiyiz. Madem narsist kişilerden bu kadar kurtulmaya çalışıyorduk neden bize geri dönmelerini bizi özlemelerini istiyoruz? Peki, bu bizim narsistik ihtiyaçlarımıza dair ne söylüyor acaba?

Tam da burada narsisizm kuramındaki önemli bir kavramdan bahsetmek isterim: fetiş nesne. İnsan diğer canlılar arasında belki de en aciz ve güçsüz olanı ama bir o kadar da yaratıcı. Doğamızda olan eksikliğe, acizliğe karşı tahammülsüzlüğümüz, bunu ortadan kaldırma istediğimiz ideal bir ben yaratma arzumuzu ortaya çıkarır. Öyle biri olacağım ki her ihtiyacımı karşılayacağım ve hayal kırıklığına uğramayacağım. Bu beyhude isteği gerçekleştirmek için de fetiş nesneler seçeriz. Bu bir romantik ilişki, meslek, başarı ya da marka bir çantaya sahip olmak olabilir. Neyse belirlediğimiz şey ona sahip olursak tam, eksiksiz ve güçlü hissederiz. Kötü haber; doğamız gereği hiçbir zaman gerçekten bu kadar muktedir olamayacağımız için fetiş nesneye ulaştığımız anda yeni fetiş nesneleri aramaya başlarız. Bu sefer olacak diye düşünerek. Narsistik özelliklere sahip kişilerin genellikle çekici, güçlü, başarılı olması ya da öyle gözükmesi ve böyle bir kişinin o kadar seçenek arasında bizi “unutmaması, tercih etmesi” bize geri dönme ihtimali belki bizim gözümüzde onları fetiş nesne yapıyor. Onlar sayesinde güçlü, özel ve eksiksiz hissedeceğimizi zannediyoruz. Fakat ulaştığımız anda da başta kurtulmaya çalışma sebeplerimiz neyse onlara dönüyoruz. Belki de çözüm eksikliklerimiz ve acizliklerimizi kabul etmek ve bunların insan olma halinin vazgeçilmezi olduklarını görebilmekte.

Peki, narsist diye tanımlama ihtiyacı duyduğumuz partnerimiz ilk başta bize neden diğerleri arasından daha çekici gelmişti ve duygusal olarak zorlanmamıza rağmen neden sürdürme ihtiyacı duymuştuk? Bu soru bizi diğer bir açıklamaya götürüyor, o da erken yaşlarda ebeveynlerimizle kurduğumuz nesne ilişkileri. Örneğin bunlar “mağdur eden ebeveyn-mağdur edilen bebek” ya da “ihtiyaç halinde bebek-mahrum bırakan ebeveyn” ilişkisi olabilir. Elbette bir çocuk annem beni olduğum halimle sevmiyor hep yetersiz hissettiriyor demek ki onunla ilgili bir problem bu diye düşünemez. Anneyle ilişkinin kopma ihtimali ölümcül olarak deneyimlenir. Bu nedenle ben yetersizim benim onun sevgisini, onayını alabilmem için değiştirmem gereken özelliklerim var diye bir bağlantı kurar (daha çalışkan olmak, daha olgun olmak ya da daha uslu olmak gibi.) Ama ne yaparsa yapsın annesi gözünde hep eksik bir şeyler kalır. Ya da sadece belli bir performans gösterdiğinde annenin gözünde görünür hale gelir. Ama olduğu hali hep yetersiz ve değersiz olarak deneyimlenir.

Aynı durumu romantik ilişkilerde de tekrarlarız. Tanıdık olan iyi hissettirmese de daha çekici gelir. Bize yetersiz ve değersiz hissettirebilecek bir partnerle olduğumuzda sanki bu ilişkinin de bitme ihtimali ölümcül olacakmış gibi bu hislerden kurtulmak için elimizden gelen her şeyi yapmaya, çabalamaya özen gösteririz. Ve bu bir yandan toplum tarafından takdir edilen bir davranış da olabilir. Özellikle kadınların ilişkileri için gösterdikleri çaba alkışlanır. Partneri olmayan bir kadın, bakım vereni olmayan bir bebek misali ölecekmiş gibi. İlişkisi için ne kadar da çaba harcarsa ne kadar olumsuzluğa katlanırsa o kadar olumlu sonuç alacakmış gibi. Echo, konuşamadığını ve sadece karşısındakinin son kelimelerini söyleyebildiğini bile bile Narkissos’un dikkatini çekmeye çalıştı ama aşkını gösterebilmek bir kenara Narkissos’un daha da öfkelenmesine sebep oldu ve onun tarafından yaralandı. Belki aşkını ifade edebilseydi bile Narkissos’un kendisinden başka kimseyi sevebilme kapasitesinin olmaması Echo’nun uğraşları sonucu değişebilecek bir şey değildi. Nasıl ki ben Yunan mitolojisini çok sevdiğim için ve Narkissos mitinin anlatıldığı yere kendime göre fazla çabalayarak gittiğim için büyüleyici bir yerle karşılaşmadıysam, ilişkide de partnerimiz tarafından unutulmamak, partnerimizi geri kazanmak için çaba harcamak, bazı özelliklerimizi değiştirmeye çalışmak, sadece bizim sevgimizin ilişki için yeterli olacağını düşünmek bizi mutlu sona ulaştırmayabilir.

Bir başka amacımız da rolleri değiştirmeye çalışmak olabilir. Mağdur edilen biri olmak yerine, gücün bizde olması karşı tarafı mağdur etmek daha çekici gelebilir. (Fark ettiyseniz bu durumda kişi ilişkilenirken sadece iki rol üzerinden ilişki kurar. Ya mağdur edilen taraf olur ya da mağdur eden. Esneklik ve çeşitlilik olmaz. Kendinizde bunu gözlemlemek psikoterapiye başvurmak için çok iyi bir sinyal olabilir. Zaman zaman insanların narsisizm tanısını fazla benimsemesi hatta neredeyse istemesi ve bununla övünebilmesi dikkat çekici. Yaşadığımız toplumda insanların kişilik özelliklerinden, biricikliğinden çok dışarıdan görülen özelliklerinin (başarı, güzellik, maddi kaynaklar) takdir edilme, beğenilme ihtimallerini arttırmasının da bunda etkisi olduğunu biliyoruz. Yine herkesin acelesi var ve kimsenin bizi tanımaya anlamaya bizle vakit geçirmeye zamanı yokmuş gibi yeter ki dışarıdan başarılı, çekici, öz güvenli biri olarak tanımlanalım. Gerçekten öyle hissedip hissetmememiz (ki aslında derinde ne kadar değersiz hissettiklerini biliyoruz) önemli olmuyor. Peki, böyle görünmek için nasıl bir bedel ödüyoruz? Umarım Narkissos’un ödediği bedel kadar ağır değildir.

Uzman Bilgisi

Psk. Çağla APAYDIN
Klinik Psikolog
  • Üniversite : İstanbul Bilgi Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Psikoloji (Tam Burs)
  • Uzmanlık : Bahçeşehir Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Klinik Psikoloji Tezli Yüksek Lisans Programı, Psikoterapistlerde Bağlanma ile Kendini Açma ve Zor Hasta Tanımları arasındaki İlişkide Duygu Düzenleme Stratejilerinin Aracı Rolü

Yazıları

Güncel Psikoloji Yayınlarımız

Yardıma ihtiyacınız var mı? Size ulaşalım.