Çocukluk Dönemi Depresyonu

Depresyon; süregelen üzüntü hali, öfke, sosyal ilişklerde ve aktivitelerde ilginin kaybolması, umutsuzluk, değersizlik hissi ve bazı durumlarda eşlik eden intihar düşünceleriyle tanımlanan bireyin duygu, düşünce ve davranışlarını etkileyen psikolojik bir rahatsızlığı ifade etmektedir.

Çocukluk dönemi depresyonunun ülkemizde görülme sıklığı %3 civarındadır. Erkeklerde 10 yaş altında, kızlarda ise 16 yaş üzerinde görülme sıklığı artmaktadır. Çocukluk döneminde depresyonun belirtileri çeşitlilik gösterebilir.

Çocukluk Dönemi Depresyonunun Belirtileri

Sinirlilik, asabiyet, çabuk öfkelenme, süregelen üzüntü ve umutsuzluk duygusu, sosyal olarak içe çekilme, sosyal ortamlardan uzaklaşma, reddedilmeye ve engellenmeye dair aşırı hassasiyet, iştah değişimleri (iştahta artma ya da azalma), uyku değişimleri (aşırı uyku hali ya da uykuya geçmede güçlük çekme, kabus görme), bir anda parlama, odaklanmada güçlük yaşama, yorgunluk hali, tedaviye yanıt vermeyen fizyolojik yakınmalar (karın ağrııs, baş ağrısı gibi) sosyal hayatı sürdürme konusunda işlevselliğin azalması (okul ve okul dışı aktivitelere katılma konusunda isteksizlik, herhangi bir ilginin olmaması, aile içinde ya da arkadaşlar arasında aynı isteksizliğin devam etmesi), değersizlik ve/veya suçlanma duygusu, bozulmuş düşünce tarzı (sosyal ipuçlarını çarpık şekilde algılama, sevilmediğini/değer görmediğini düşünme), ölüm ve/veya intihar düşüncesi.

Çocukluk Dönemi Depresyonunun Etkileri

Daha ileri aşamalarda çocukluk döneminde madde kullanımı gözlenmektedir. Ülkemizde yürütülen çalışmalar 12 yaşından itibaren çocukların madde kullanımıyla ilgili büyük bir risk altında olduğunu göstermektedir.

12 yaşın altındaki çocuklarda intihar girişimi nadir görülmekle birlikte üzüntü ve öfke anında dürtüsel şekilde yapılan girişimlere de rastlanmaktadır. Kız çocuklarında intihar girişimi erkeklere göre daha sık olmakla birlikte sonuçlanmış intihar oranı erkek çocuklarında daha fazladır.

Her çocukta bahsedilen belirtiler gözlenmeyeceği gibi belirtilerin şiddetinde de farklılıklar olabilir. Pek çok çocuk, bahsedilen belirtileri farklı ortamlarda farklı şekilde gösterebilir. Bazı çocukların okul gibi yapılandırılmış ortamlarda işlevselliği etkilenmezken; bazı durumlarda sosyal aktivitelere katılmada isteksizlik, ilgi alanlarının kaybolması, akademik performansın zayıflaması gibi kayda değer şekilde işlevsellikte bozulma gözlenmektedir. Çocukluk döneminde karşılaşılan bu durum genellikle gelişimsel süreç içerisinde normal bir duygusal ya da psikolojik değişim olarak kabul edildiğinden çoğu zaman fark edilmez, herhangi bir tanı almaz ya da tedavi edilmez. Ancak çocuk, içinde bulunduğu bu durumu öfke davranışı ile tepkisel olarak dışavurabilir. Çeşitli çalışmalar, bu gibi durumları tanımlamak amacıyla “maskelenmiş depresyon”un varlığını vurgulamaktadır.

Fiziksel açıdan sağlığı tehdit edecek bir hastalık öyküsü, genetik, temel bakım veren kişinin depresyonda olması, erken yaşlarda biyokimyasala maruz kalmak, kaoitik aile yapısı, aile içi şiddet, alkol kötüye kullanımı, fiziksel ya da cinsel istismar çocukluk döneminde depresyonu tetikleyen önemli faktörler olarak görülmektedir. Çocukluk dönemi depresyonu, geçici bir duygu durumu değildir ve uygun psikolojik tedavi ile izlenmesi gerekmektedir.

Temel bakım veren kişi başta olmak üzere aile içindeki depresyon öyküsünün çocukluk dönemi depresyonunun en önemli yordayıcılarından biri olduğu görülmektedir. Ebeveynlerinden biri depresyonda olan çocuklar, anne babaları depresyonda olmayan çocuklara göre çok daha erken dönemde depresif belirtiler göstermektedir.

Herhangi bir fizyolojik nedeni olmaksızın çocuğunuz yukarıda bahsedilen belirtileri en az iki haftadır gösteriyorsa detaylı bir değerlendirme için bir çocuk ruh sağlığı uzmanına görünmeniz önerilmektedir. Ruh sağlığı uzmanı hem ebeveyn hem çocukla görüşüp gerekli gördüğü takdirde daha detaylı değerlendirme için çeşitli testler uygulayabilmektedir. Okuldaki işlevselliğin değerlendirilmesi adına öğretmenlerin görüşüne başvurulması bir diğer önemli bileşeni oluşturmaktadır.

Çocukluk dönemi depresyonunu değerlendirecek belirli bir ölçme aracından ziyade klinik gözlem ve aile öyküsü tanıyı netleştirmek adına önem arz etmektedir.

Çocukluk dönemi depresyonuna, Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), Davranım Bozukluğu ya da Obsesif-Kompulsif Bozukluk gibi sorunlar eşlik edebileceğinden bu gibi tanıların ayrıştırılması açısından da klinik gözlem oldukça önemlidir.

Çocukluk Dönemi Depresyonu Tedavisi

Çocukluk dönemi depresyonu tedavisinde psikoterapi ve/veya medikal tedavi önerilmekedir. Aile ile işbirliği içinde çalışılması, çocuğun fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarının karşılanması tedavi sürecinin önemli bir parçasını içermektedir. Tedavide etkililiği sağlayabilmek adına psikoterapinin düzenli şekilde ilerlemesi ve gerekli görüldüğü takdirde medikal tedavinin izlenmesi çocuğun işlevselliğini kazanabilmesi için önemli bir müdahale alanını oluşturmaktadır.

Araştırmalar, çocukluk dönemi depresyonunun ileriki yaşlarda çeşitli psikolojik sorunlara yol açacağını belirtmektedir. Bu sebeple erken teşhis, erken müdahale ve çocuğun izlenmesi oldukça kritiktir.

Ailelerin etiketlenme kaygısı ile çocukları için psikolojik yardım almayı ertelemesi ya da gözlenen belirtileri geçici bir durum olarak düşünüp inkar etmesi ülkemizde sık rastlanan bir durumdur. Aile yapısı nedeniyle çoğu zaman, çocuğun içinde bulunduğu durum aile tarafından fark edilemeyebilir ya da çocuğun davranışları farklı şekilde (yaramazlık, söz dinlememe, öfke patlaması gibi) yorumlanabilir.  Ancak psikolojik sağlıklılık açısından sürecin hızlı bir şekilde ele alınması, çocuğun ihtiyaçlarının fark edilmesi ve işlevselliğin yeniden kazanılması adına psikolojik destek almak kritik bir öneme işaret etmektedir.

Uzman Seç

Şube Seçiniz :

Kavaklıdere İstanbul, Levent (Karanfil) İstanbul, Levent (Sülün) İstanbul, Suadiye

Güncel Psikoloji Yayınlarımız

Yardıma ihtiyacınız var mı? Size ulaşalım.