
Pandemi Sürecinin En Olağan Hali “Tetikte Olma” ve Online Psikoterapiye Yansıması
Hayat normal akışında seyrederken, bir anda her şey değişti ve hepimiz kendimizi belirsizlikle, her gün verdiği zararları takip ettiğimiz bir virüsün takipçisi olarak bulduk.
Başlarda ikna olmak istemedik. Çoğumuz, “Bana bir şey olmaz”, “Normal bir gripten farkı yoktur”, “Çok abartılıyor” gibi savunmalarla direnç gösterdik. Tehlike olmadığını düşündüğümüz için de kendimizi korumak için, çok da büyük çabalar sarf etmedik. Peki bütün bu süreç işlerken, içerde neler oluyor biliyor musunuz?
Bizim içimizde bir sistem var. Bir alarm sistemi olarak işlev gören “Sempatik Sinir Sistemi”. Kuduz bir köpek sizi kovalarsa eğer ne yaparsınız? Kaçarsınız. Kaçma refleksinin devreye girmesi için, bu sisteme uyarıcı gitmeli. Bu uyarıcılar her insanda farklı bir şekilde kendini gösterebilir. Çoğunlukla çarpıntı, terleme, titreme, nabız yükselmesi, tansiyon sorunu gibi belirtilerle sistem devreye girer. Bunlardan herhangi biri olduğunda sistem bizi korumak için devreye girer ve oradan olabildiğince hızlı şekilde uzaklaşırız. Bu korku tepkisidir. Kaygıyla korku, aynı bedensel tepkileri içerse de ikisinin arasında çok temel bir fark vardır. Korkuda, tehlike yaratan bir sebebin mutlaka olması gerekirken, kaygı için tehlikenin olasılığı dahi bu sistemi devreye sokmaya yeterlidir. Bizim vücut sistemimiz tamamen bizi korumak için çalışır. İçerde olan her şey bizi sağlıklı bir şekilde ayakta tutmak adına oluşur. Parmağınız yandığında oraya hemen su pompalanır ve parmağınız su toplar. Çünkü ani gelen bir nem kaybı olmuştur. Düşersiniz, dizinizde bir yara oluşur, bu yara kabuk bağlar ve belli bir süre sonra o kabuk düşer deri tamamen kendini yeniler. Çok çekindiğimiz ateşin dahi içerde ısıyı yükselterek, virüsle savaşmak için antikor üretmesinin sonucu olduğunu daha çok yeni yeni öğreniyoruz.
Kaygının belli bir seviyede olması aynı zamanda sağlıklıdır da. Yeterince kaygı duymazsanız, kendinizi koruma ihtiyacı hissetmezsiniz. Bir sunum yapacaksanız, hiç kaygınız olmazsa, hazırlanma ve olabildiğince iyi bir performans sergileme konusunda kendinizi zorlamazsınız. İçinde bulunduğumuz bu süreçte, hiç kaygınız olmazsa hijyen kurallarına dikkat edip, kendinizi koruma ihtiyacı duymazsınız.
Online görüşmelerimi sürdürdüğüm bu süreçte, danışanlarımla konuşurken ilk sorduğum soru çoğunlukla, virüsle ilgili kaygılarının ne durumda olduğu oluyor. Onlardan yaşadıkları kaygıya 0 ile 10 arasında (0 en düşük, 10 en yüksek olmak üzere) bir puan vermelerini istiyorum. Aldığım cevap 7-8 olduğunda, hepimizin virüsle ilgili kaygılarının minimum 4-5 seviyesinde olduğunu, verdikleri bu rakamın, normalin biraz üzerinde seyrediyor olmasının normal olduğunu anlatıyorum. Bu sorunun cevabı olarak bir danışanım 10 üzerinden 15 veriyorum diyorsa, burada işlevselliğinin tamamen bozulduğunu anlayabiliyoruz. Baş edemeyeceği kadar yoğun bir uyku, beslenme, cinsel işlevsellik sorunu, hayata karşı genel bir isteksizlik ve/veya huzursuzluk durumu varsa, bunun üzerinde titizlikle çalışmaya başlıyoruz.
Online görüşüyor olmak birçok kişi için aynı hissi ve tadı vermiyor gibi düşünülse de, merkezimizde uzun süredir devam eden ve verimli bir şekilde yürüttüğümüz bir sistem. Özellikle yurtdışında yaşayan danışanlarımla, birçok konuda ilerlemeler kaydettiğimizi daha önce de gözlemlediğim bu yöntem, bunu hiç deneyimlememiş olan kişiler için doğal olarak bir soru işareti olarak kalabiliyor. Bu konuda çekincesi olan danışanlarımla denemelerimiz de çoğunlukla olumlu bir şekilde ilerliyor. Dijital bir dönüşüm yaşadığımız bu süreçte, bunu verimli kullanabiliyor olmak büyük bir avantaj. Baş edemeyeceğinizi düşündüğünüz yoğunlukta duygularla yaşamanın zor olduğunu gözlemliyorsanız, en kısa sürede bunun için destek alıyor olmanın, hayat kalitenizi önemli ölçüde arttıracağını söyleyebilirim. Sağlıkla kalın.