Yas Süreci

Büyük kayıplardan sonra kişilerde görülen psikolojik tepkilere yas denmektedir. Kayıp terimi ile ilk akla gelen sevilen kişinin ölümüdür; ancak evcil hayvan, iş, statü, sağlık, organ, servet kaybı da yaşam boyunca deneyimlenen olaylar arasında yer alır ve bu kayıplar da bir yas sürecini başlatabilir.

Çocuklarda Kayıp ve Yas Tepkisi

Yas tepkisi, kayıp yaşamış herkeste görülür, ancak her bireyin yas sürecinde verdiği tepkiler ve bu tepkilerin şiddeti farklıdır. Bireysel olarak gözlenen bu farklılıklar, kültüre göre de değişiklik gösterir. Kayıp ardından yapılan çeşitli ritüeller, anma törenleri, mezarlık ziyaretleri bireyi, kaybın geri dönülmezliği konusunda hazırlar. Kayıp durumunda; ağlama tepkisi, küçük çocuklarda yakındaki kişiye daha çok yapışma, iştah kaybı, uyku sorunları (kabus, kayıpla ilgili rüyalar), alt ıslatma, sevdiği kişilerin güvenliğinden endişe duyma, fiziksel yakınmalar (karın ağrısı, mide bulanması gibi) en sık görülen belirtiler arasındadır.

Daha büyük çocuklar ve ergenlerde suçluluk hissi, öfke, birilerini suçlama, dünyanın güvenilmez bir yer olduğunu düşünme, konsantrasyon ve bellek sorunları, çevreye karşı ilgi eksikliği, içe kapanma, duyguları bastırmak için neşeli gibi davranma, yalnızlık hissi, intihar düşünceleri gözlenebilir.

Kayıp ve Yas Süreci

Bir kaybın ardından verilen ilk tepki şok ve inkardır. Çocuklar yaşadıkları kaybı kabul etmekte ve buna inanmakta güçlük çeker. Kaybedilen kişi ile ilgili soru sorabilir: “Bir daha gelecek mi? Nereye gitti? Yattığı yerden gelsin” gibi. Dilediği kişiye/nesneye ulaşamamanın, dilediği şeyi yapamamanın yarattığı engellenme hissiyle birey yoğun bir öfke yaşar. Kaybedilen kişiye kızabilir, onu terk ettiğini düşünebilir. Çocuk, yaşadığı kayıpla baş edebilmek ve olayları anlamlandırabilmek için sorgulamaya başlar. Pazarlık adı verilen bu evrede çocuk, kayıpla ilgili zihninde sürekli muhasebe yapar (“o saatte orada olmasaydım bunlar olmazdı”, “zamanında ambulansı çağırabilseydim ölmezdi”, “eğer ben uslu bir çocuk olsaydım dedem ölmezdi” gibi). Bu evrede küçük çocuklar kendilerini suçlama eğilimindeyken daha büyük çocuklar/ergenlerde bir başkasını suçlama, Tanrı’yı suçlama gibi tepkiler gözlenebilir. Bu evreden sonra çaresizlik duygusuyla birlikte yoğun bir depresyon eşlik edebilir. Etrafa karşı düşmancıl tavırlar sergilenebilir ya da tamamen içedönük tepkiler sergileyebilir. Çocuklarda depresif belirtiler, genellikle öfke ifadesi ile ortaya çıkar. Bir süre sonra yaşanan kaybın geri gelmeyeceği anlaşılır ve çocuk, durumu kabullenmeye başlar. Yaşamını düzene koyma yolunda adım atılan bu evrede çocukları desteklemek oldukça önemlidir.

Kaybın ardından yaşanan bu duygular oldukça normal, anlaşılır ve beklendiktir. Sağlıklı bir yas süreci için geçilmesi gereken adımlar tam da bu yöndedir. Ancak bazı durumlarda bireyler/aileler kaybın ardından hiç yas tutmaz/tutamaz. Hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam eder. Bazı durumlarda ise yas hiç bitmez, aradan yıllar geçmiş olmasına rağmen birey, hala kaybettiği kişi/konum/nesneyi düşünür, bir türlü unutamaz. Aşırı suçluluk ve değersizlik hisleri ile birlikte intihar düşünceleri de eşlik edebilir.

Çocuklarda ise yetişkinlerden farklı olarak yaşanan kayıp “oyun” üzerinden sembolize edilir. Çocuğu oyun oynadığı sırada bölmemek, müdahale etmemek bu bakımdan oldukça önemlidir.

Çocuklara Kaybı Anlatmak

Ani bir kaybın ardından çocuğun yanında olduğunu ona hissettirmek oldukça önemlidir. Sevilen ve değer verilen birinin kaybını özellikle ebeveynlerden birinin (eğer hayatta değillerse çocuğa en yakın kişi) açıklaması gerekmektedir. Bu sırada çocuğun güvende hissedeceği bir ortamda olmak (kendi evi, oturma odası gibi) yaşanan kayıpla ilgili çocuğu desteklemek adına oldukça kritiktir. Kaybedilen kişi için “uzun bir yolculuğa çıktı, melek oldu, derin bir uykuya daldı” gibi açıklamaların yapılması uygun değildir. Özellikle küçük çocuklarda kaygı tepkisi oluşturacak bu tarz açıklamalar başka sorunların tetikleyicisi haline gelebilir. Bunun yerine sevilen kişinin “öldüğü, artık yaşamadığı” ifade edilmeli; ölümün yaşamın sonu ve geridöndürülemez bir durum olduğu açıklanmalıdır. Ölen kişinin artık yaşamadığı çocuğa izah edilmelidir: “Sevdiğin kişi artık yürüyemez, yemek yiyemez, uyuyamaz, yanımıza gelemez” gibi.

İlkokul dönemiyle birlikte mezarlık ziyaretleri yapılabilir ancak burada çocuğun hazırbulunuşluk düzeyi oldukça önemlidir. Defin anında çocuğun bu ana tanıklık etmesi başka tür bir travma oluşturabileceğinden sonrasında, yakındaki kişiler ve ortam görece sakinleştiğinde ziyaret edilmesi önerilmektedir.

Yas Sürecinde Terapi Desteği

Hiç tutulmamış yas kadar uzamış yas da bireyin işlevselliğini bozucu yönde etki ettiğinden bu gibi durumlarda mutlaka bir profesyonelden destek alınması gerekmektedir. Bazı durumlarda çocuklarda kaygı, depresyon, öfke belirtileri gözlenebilir. Bu belirtiler gözlendiği takdirde psikolog/psikiyatrist desteği alarak çocuğun belirtilerle ve yaşanan kayıpla baş etmesi amaçlanır.

Çocuğun kaybının yanı sıra bu kayba eşlik eden aile üyesi ile birlikte çalışmak oldukça önemlidir. Kayıp ardından gözlenen tepkileri anlatmak, ebeveyn tutumlarını konuşmak, psikoterapinin bir diğer amacıdır.

Özellikle küçük çocuklarda, oyun terapisi ya da bilişsel davranışçı terapi en sık kullanılan terapi yöntemleri arasında yer alır. Çocuğun kayıp ardından duygularını ifade edebilmesi için olanak sağlamak, sevilen kişiyi anmak, söylenmemiş/yarım kalmış sözleri/anıları toparlayabilmek için çocuğa bu süreçte rehberlik etmek amaçlanır.

Gerekli durumlarda belirtileri hafifletmek adına medikal tedaviden de yarar sağlanmaktadır.

Uzman Seç

Şube Seçiniz :

Kavaklıdere İstanbul, Levent (Karanfil) İstanbul, Levent (Sülün) İstanbul, Suadiye

Güncel Psikoloji Yayınlarımız

Yardıma ihtiyacınız var mı? Size ulaşalım.